Peki, her şeye gücü yeten Allah neden kötülüğe izin veriyor? Allah’ın acılara neden izin verdiğini öğrenmek için, en başa dönmemiz gerekir. Allah bize bilmemiz gereken her şeyi Peygamberler ve Kutsal Kitaplar aracılığıyla bildirmiştir. Tanrı tarafından yönlendirilen insanlar tarih boyunca bizi yüce Allah’ın sevgisini, adaletini ve rahmetini bildirmişlerdir.
“Tanrı sevgidir’: O’nun doğası da yasası da sevgidir. Hep böyle olmuştur ve böyle kalacaktır. Yaratılış gücünün her görünümü sonsuz sevginin bir ifadesidir. İyilik ve kötülük arasındaki büyük mücadelenin tarihi, göklerde ilk başladığı andan beri Tanrı’nın değişmeyen sevgisine sahne olmuştur.” {Ellen G. White, 1GS 9.1}
Tanrı her şeyi Ebedi Sözü aracılığıyla yarattığını okuyoruz Kur’an-ı Kerim be Kutsal Kitapta:
“O, gökleri ve yeri örneksiz yaratandır. Bir işe hükmetti mi ona sadece “ol” der, o da hemen oluverir.” (2/BAKARA-117)
“Evrenin Tanrı’nın sözüyle yaratıldığını, böylece görülenlerin görünmeyenlerden oluştuğunu iman sayesinde anlıyoruz.” (Ibraniler 11:3)
“O’nun işi, bir şeyi(n olmasını) istedi mi ona, sadece “ol!” demektir, hemen oluverir.” (36/YÂSÎN-82)
“Gökler Rab’bin sözüyle, gök cisimleri ağzından çıkan solukla yaratıldı… Çünkü O söyleyince, her şey var oldu; O buyurunca, her şey belirdi” (Mezmur 33:6,9).
Yukarda aktardığımız ayetlerden anlaşılacağı gibi Yüce Allah Sözü aracılığıyla göksel varlıkların tümünü yaratmıştır.
“Tanrı bütün yaratıklarından sevgiye dayanan bir hizmet, yani kendisinin karakterine duyulan hayranlıktan kaynaklanan bir hizmet bekler. Tanrı insanlara kendi sözünü zorla dinletmekten zevk almaz, hepsine özgür irade vermiş ve gönüllü olarak hizmet etmelerini istemiştir.” {Ellen G. White, 1GS 9.4}
Tanrının bize bahşettiği seçme hakkı, yani özgür irade çok önemli bir olgudur. Yüce Allah’ın acı çekilmesine neden izin verdiğini anlamak için, O’nun bizi nasıl yarattığını bilmemiz gerekir. O, bizi sadece bir beden ve programlanmış bir beyinle yaratmadı. Bizi özel zihinsel ve duygusal niteliklerle yarattı. Zihinsel ve duygusal yapımızın temel kısmı özgür iradedir. Önce şunu düşünün: Ne yapacağınızı, ne söyleyeceğinizi, ne yiyeceğinizi, ne giyeceğinizi, ne tür iş yapacağınızı, nerede ve nasıl yaşayacağınızı seçmekte özgür olmayı takdir ediyor musunuz? Yoksa, yaşamınızın her anında, nasıl konuşup davranacağınıza bir başkasının karar verip sizi programlamasını mı isterdiniz?
Tanrı, bize özgür irade vergisiyle birlikte, düşünme, meseleleri tartma, kararlar verme ve iyiyi kötüden ayırt etme yeteneğini de verdi. Böylece, özgür irade zekâyı kullanarak seçim yapma temeline dayanacaktı. Bizler, kendi irade ve akılları olmayan robotlar gibi yaratılmadık. Ne de içgüdüleriyle hareket eden hayvanlar gibi yaratıldık. Tam tersine, şahane beynimiz, seçme özgürlüğümüzle uyumlu çalışmak üzere tasarlanmıştır.
“Yaratılan tüm varlıklar, sevgiye dayanan bu bağlılığı tanıdığı sürece, Tanrının evreninde yetkin bir uyum vardı. Göksel ahengi bozan tek bir uyumsuz nota bile yoktu.”{Ellen G. White, 1GS 9.5}
Peki, Tanrı’nın yarattığı her şey kusursuzsa, İblis Şeytan’ı kim yarattı? Basitçe ifade etmek gerekirse, Tanrı’nın güçlü meleklerinden biri kendini İblis haline getirdi. Böyle bir şey nasıl olabilirdi? Namuslu ve dürüst bir insanı düşünelim. Böyle biri sonradan hırsız olabilir. Bu nasıl olur? Eğer yüreğinde yanlış bir arzunun gelişmesine izin verip, üzerinde düşünmeye devam ederse, o yanlış arzu çok güçlenebilir. Sonra fırsat çıktığında, üzerinde düşündüğü yanlış arzuyu gerçekleştirebilir; “Herkes kendi arzularıyla sürüklenip aldanarak ayartılır. Sonra arzu gebe kalır ve günah doğurur. Günah olgunlaşınca da ölüm getirir.” (Yakup 1:14,15). İblis Şeytan’ın durumu da böyleydi. Yüreğinde yanlış bir arzu geliştirdi. Sonunda da, Tanrı hakkında yalanlar söyleyerek meleklerin büyük bir kısmını ve insanları aldattı. Bu şekilde, “İftiracı” (İblis) ve “Karşı Gelen” (Şeytan) oldu.
“Ancak günün birinde bu mutluluğa gölge düştü. Tanrı’nın, yaratıklarına tanıdığı özgürlüğü saptıran bir varlık vardı. Günah, Tanrı’nın, Mesih’ten sonra en çok onurlandırdığı ve gökte en yüksek konuma sahip olan bu varlıkla birlikte başlamıştır. ‘Seherin oğlu’ Lusifer (Yeşaya 14:12), kutsal ve lekesizdi. “Bilgeliğin, anlayışın sayesinde, kendine servet biriktirdin. Hazinelerine altın, gümüş yığdın. Meshedilmiş, koruyucu bir Keruv olarak seni oraya yerleştirdim. Tanrı’nın kutsal dağındaydın, yanan taşlar arasında dolaştın. Yaratıldığın günden sende kötülük bulunana dek yollarında kusursuzdun.”{Ellen G. White, 1GS 9.6}
“Lusifer yavaş yavaş kendisini yüceltme arzusuna teslim oldu. “Güzelliğinden ötürü gurura kapıldın, görkeminden ötürü bilgeliğini bozdun” (Hezekiel 28:12-15,17). “İçinden şöyle dedin: ‘Göklere çıkacağım, tahtımı Tanrı’nın yıldızlarından daha yükseğe koyacağım; kuzeyin en uç noktasında, ilahların toplandığı dağda oturacağım’” (Yeşaya 14:13,14). Lusifer, göksel varlıklar arasında onurlandırmasına rağmen, sadece Yaratıcıya ait olan saygınlığa göz koydu. Meleklerin başı, yalnız Mesih’e ait olan gücü elde etmeyi arzuladı.” {Ellen G. White,1GS 9.7}
Kutsal Kitabın birçok yerinde ve Ellen G. White yazılarında, İsa Mesih “Tanrının Oğlu” olarak anılır. Burada konumuza biraz ara verip İsa Mesih’in oğulluğuyla ilgili bir açıklama yapma zorunluğu görüyorum.
Kutsal Yazılardaki İsa Mesih’le ilgili Tanrı Oğlu ifadesi, fiziksel ve cinsel bir ilişkiyi kastetmiyor. İncil’e göre, İsa Mesih Ruhsal anlamda Tanrı’nın Oğludur. Kur’an-ı Kerimde İsa Mesih Tanrı’nın Kelimesi ve O’ndan bir Ruh olduğu açık bir şekilde belirtilmiştir (3/ÂLİ İMRÂN-45, 4/NİSÂ-171). Kutsal Kitapta “Söz, insan olup aramızda yaşadı” denilmektedir (Yuhanna 1:14). Böylece hem Kutsal Kitaptan hem de Kur’an-ı Kerimden İsa Mesih’in, Allah’ın Sözü ve O’ndan bir Ruh olduğu anlaşılmaktadır; “Tanrı’nın Oğlu” deyimi de İsa Mesih’in Allah’la olan ilişkisini ve birlikteliğini ifade etmek için kullanılır.
“Ama melek ona, “Korkma Meryem” dedi, “sen Tanrı’nın lütfuna eriştin. Bak, gebe kalıp bir oğul doğuracaksın, adını İsa koyacaksın. O büyük olacak, kendisine ‘en yüce Olan’ın Oğlu’ denecek. Rab Tanrı O’na atası Davud’un tahtını verecek. O da sonsuza dek Yakub’un soyu üzerinde egemenlik sürecek, ve egemenliğinin sonu gelmeyecektir. Meryem meleğe, ‘Bu nasıl olur, ben erkeğe varmadım ki? dedi. Melek ona şöyle cevap verdi: “Kutsal Ruh senin üzerine gelecek, en yüce Olan’ın gücü senin üstüne gölge salacak. Bunun için doğacak olana kutsal, Tanrı Oğlu denecek.” (Luka 1:30-35)
“(Ruh): “Ben, dedi, sadece Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir erkek çocuğu hediye edeyim diye (geldim).” ‘Bana hiç bir insan eli değmemiş ve ben iffetsizlik etmemişken nasıl olur da bir oğlum olur,’ dedi. (Ruh): “Öyledir, dedi, Rabbin: ‘O bana kolaydır. Onu insanlara bir mu’cize ve bizden bir rahmet kılmak için (bunu yapacağız)’ dedi” ve iş olup bitti.” (19/MERYEM-19-21)
“Ve İmran kızı Meryem de… O, iffetini korudu, biz de ruhumuzdan ona üfledik. O Rabbinin kelimelerine ve kitaplarına inandı; itaat edenlerden oldu.” (66/TAHRÎM-12)
Yüce Allah Hz. Meryem’i iffet konusunda örnek veriyor. Allah “onun içine ruhumuzdan üfledik” buyuruyor. Böylece Allah’ın Ruhu aracılığıyla Allah’ın Sözü beden alıp dünyaya geldi. Hem Kutsal Kitaptan hem de Kur’an-ı Kerimden anlaşıldığı gibi İsa Mesih’in Oğulluğu kesinlikle fiziksel ya da cinsel bir ilişkiyi ifade etmiyor…
“Doğrusu Rabbimizin şanı çok yücedir; ne bir eş edinmiştir, ne de bir çocuk.” (72/CİNN-3)
“O, gökleri ve yeri örnekleri yokken yaratandır. O’nun bir eşi olmadığı hâlde, nasıl bir çocuğu olabilir? Hâlbuki her şeyi O yarattı. O, her şeyi hakkıyla bilendir.” (6/EN’ÂM-101)
Yüce Allah’a (dişi) arkadaş ve çocuk nisbet eden bazı sözde-Hristiyan sapık öğretilerini şiddetle kınıyoruz. Kutsal Kitapla bağdaşmayan bu sapık öğretilere Kur’an-ı Kerim’de şiddetle karşı çıkmıştır. Bu kısa açıklamayı yaptıktan sonra asıl konumuza dönelim.
“Artık gökteki uyum bozulmaya yüz tutmuştu. Diğer meleklerin bazıları da Lusifer’in saflarına katıldı. Tanrı’nın Oğlu, Yaratıcının iyiliğini, adaletini ve yasasının değişmezliğini temsil ediyordu. Lusifer ise bu yoldan ayrılarak hem Yaratıcının onuruna gölge düşürecek hem de kendi yıkımını hazırlayacaktı. Tanrı’nın sınırsız sevgi ve merhametle yaptığı uyarı, direnişle karşılandı. Lusifer, Mesih’e duyduğu kıskançlığın baskın çıkmasına izin vererek kararlılığını perçinledi.{Ellen G. White, 1GS 10.1}
“Allah’ın Yasaları ve Günah” başlıkı yazının önceki —- sonraki bölümlerini okumak için aşağıdaki linkelere TIKLAYINIZ:
Önceki |
Günaha Neden İzin Verildi? |
Sonraki |
---|