Uluslar tarih boyunca çeşitli dinler geliştirmiş ve hemen her toplumda putperestlik değişik boyut ve zamanlarda baş göstermiştir. Buna karşılık yüce Tanrımızın bize indirdiği din tüm putperest dinleri karşısına almıştır. Hakkın yolu ile putperestliği ayrıt etmek kolaydır. Asıl zor olan indirilen din gibi gösterilen uydurulan dinlerin farkına varmaktır. Kutsal Kitaplar esas alınıyor gibi gösterilerek o kadar din uyduruldu ki günümüzde insanlar gerçek dinden şüphe eder duruma gelmişlerdir. İndirilen din ile uydurulan dini ayırt etmek için indirilen dini yani Kutsal Kitapları ile uydurulan dini yani sözde hadisleri, doktrinler, mezhepleri, tarikatları inceleyeceğiz. Allah’ın istediği gibi aklı işleterek, açık delileri görerek uydurulan din ile indirilen dini ayırt edebiliriz.
Etrafımızda din adına sergilenen tüm ilkelliklerden, çirkinliklerden ve çelişkilerden görülenler, kitlelere acilen gerçek dinin anlatılmasının ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Bunun için ilk önce, dinin kaynağının Kutsal Kitaplar olduğu iyice anlaşılması gereklidir. Din denince akla problemler, çıkmazlar ve çelişmeler geliyorsa, bunun sebebi Din değil dindar olduğunu iddia eden dincilerdir. Kutsal Kitaplar dışında her şey, Kutsal Kitap’ları bilmek ve yaşamak arasına konmuş engellerdir.
Tanrı Kutsal Kitaplarda insanların uydurma dinlere nasıl kanacaklarını ve bahanelerini de çok açık bir şekilde belirtmiştir:
Kur’an 33:67 Yine şöyle diyecekler: “Ey Rabbimiz! Biz önderlerimize ve büyüklerimize itaat ettik de bizi yoldan saptırdılar.”
2Timoteos 4:3-4 Çünkü öyle bir zaman gelecek ki, sağlam öğretiye katlanamayacaklar. Kulaklarını okşayan sözler duymak için çevrelerine kendi arzularına uygun öğretmenler toplayacaklar. Kulaklarını gerçeğe tıkayıp masallara sapacaklar.
Günümüzde insanlar kulaklarını gerçeğe, Tanrı sözüne tıkamışlar ve fasıkların öğretisine, insanların tanıklığını kabul etmişlerdir. Ama yüce Tanrımız bu konuda bizi açık bir dille uyarmıştır. Fasıkların haberlerini ve insanların tanıklığını araştırma zorunluluğumuz var:
Kur’an 49:6 Ey iman edenler! Size bir fasık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın.
Romalılar 16:17 Kardeşler, size yalvarırım, aldığınız öğretiye karşı gelerek ayrılıklara ve sapmalara neden olanlara dikkat edin, onlardan sakının.
Bugün dinimiz adeta putlaştırılmış, tartışılmaz sanılan kişilerin hegemonyasına teslim edilmiştir. Dini, Kutsal Kitapların denetimine teslim ederken adeta putlaştırılarak tartışılmaz sanılan kişilerin hegemonyasından kurtarmak gerekir. Kutsal Kitapları anlamak kutsal olduklarını iddia eden ya da müritleri tarafından kutsallaştırılmış şahıslara ihtiyacımız yoktur. Kuran’ı Kerimin bir ayetinde yüce Allah şöyle buyurmuştur:
Kur’an 54:17 Andolsun biz Kur’an’ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?
Bu ayet aynı surede 4 kez tekrarlanmış. (Bknz. 54:17, 22, 32, 40) Evet yüce Allah sadece bir surede 4 kez Kur’an-ı Kerimin öğüt almak için kolaylaştırılmış olduğunu söylüyor. Ama bazı insanlar bunun aksini iddia ederek Kur’an’ın anlaşılması güç bir kitap olduğunu savunurlar. Kur’an-ı Kerimin anlaşılması güç bir Kitap olduğunu iddia edenler yüce Allah’ın yukarıdaki sözlerinin tam aksini söylüyorlar. Yüce Allah’ın sözüne iman edip onun yolunda yürümek her inananın görevidir. Allah’ın sözüyle çelişen öğretileri yayan hacı hocalara, kutsallaştırılmış insanlara itibar etmemek lazım.
Bugün insanlar Kutsal Kitaplardan uzak tutulmaktadır, Kutsal Kitapların yazıldığı diller adeta kutsallaştırılmış durumdadır. Hristiyanlıkta da Katolik kilisesinin ibadet dili Latince’dir. Katolik Kilisesi son dönemlere kadar ibadet dili olarak Latince ve Rumca’dan başka bir dilin kullanılmasına müsaade etmemiştir. Yüz milyonlarca Hristiyan tıpkı yüz milyonlarca Müslüman gibi anlamadıkları bir dilde Kutsal Kitapları okur ve ibadet ederler. Oysa Allah Kutsal Kitap’larda elçilerini ancak insanları uyarsınlar diye gönderdiğini belirtmektedir (Kur’an 4:165). Anlamadığımız bir dilde uyarılmak ne kadar mümkün olur? İnsanlar okuyup anlamadıkları bir şeyden nasıl ders çıkarabilir ve öğüt alabilir? Allah bu konuda bize Kur’an-ı Kerimde şöyle seslenmektedir:
Kur’an 39:27 Yemin olsun, biz bu Kuran’da insanlara her türden örnekler verdik ki düşünüp öğüt alabilsinler.
Okuduklarımızdan bir şey anlamazsak nasıl düşünüp öğüt alabiliriz? Elbette ki Kur’an-ı Kerimin orijinali Arapçadır. Kur’an-ı Kerimin ilk muhatapları Araplardır. Ama bu, sadece Arapların sorumlu olduğu anlamına gelmez, bu tüm insanları ilgilendirir, çünkü Arapları da bizleri de yaratan Allah’tır ve Allah’ın mesajları evrenseldir.
Çoğu din adamı, Kutsal Kitapları eksik gösterip, kendi çıkarları doğrultusunda doktrinler uydurarak dini ona göre şekillendirmektedirler. Buradaki amaç hem dini zorlaştırmak, mantıksız hale getirmek, hem de bazı çıkarlar elde etmektir. Bu çıkarlarını insanlara yutturmak için kimi zaman peygamberlerimizi kullanmışlardır. Peygamberlerimizin söylemediği bir şeyi sanki söylemiş gibi göstererek kendi düşüncelerini insanlara kabul ettirmeyi amaçlamışlardır. Kimi zamanda Kutsal Kitaplara ters düşen doktrinlerle sapık öğretilerle insanların zihinlerini bulandırmışlardır. Elbette Allah bunları cezalandıracaktır:
Kur’an 31:6 İnsanlardan öylesi vardır ki, bilgisizce Allah yolundan saptırmak ve o yolu eğlenceye almak için, eğlencelik asılsız ve faydasız sözleri satın alır. İşte onlar için aşağılayıcı bir azap vardır.
2Petrus 3:16 Pavlus bütün mektuplarında bu konulardan böyle söz eder. Mektuplarında güç anlaşılan bazı yerler var ki, bilgisiz ve kararsız kişiler, öbür Kutsal Yazılar’ı olduğu gibi bunları da çarpıtarak kendi yıkımlarını hazırlıyorlar.
Akıl sahipleri ise Kutsal Kitaplarda şu şekilde tarif edilmektedir:
Kur’an 34:6 Kendilerine ilim nasip edilenler, sana indirilen kitabın, Rabbin tarafından gelen gerçeğin ta kendisi olduğunu ve o mutlak kudret sahibi, bütün güzel övgülere lâyık olan Allah’ın yolunu gösterdiğini bilirler.
Matta 7:24 “İşte bu sözlerimi duyup uygulayan herkes, evini kaya üzerine kuran akıllı adama benzer.
Gerçekten Allaha inananlar Allah’ın sözüne sarılıp O’nun kendilerini doğru yola götüreceğini bilirler ve başka kaynaklara itibar göstermezler. Bugünkü din ile ilk zamandaki din arasında uçurumlar vardır. Kutsal Kitaplar eksik gösterilip sanki Allah bazı şeyleri bildirmeyi unutmuş gibi zannedenler, Kitaplardan uzak bazı konularda görüşler ortaya atmışlardır ve bunların kabul edilmesi için bazen peygamberler üzerine atmışlar ya da kendilerini Kutsal Kitaplardan üstün görerek kendi doktrinlerini dayatmak istemişlerdir.
Kur’an 6:38 Biz o kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Nihayet (hepsi) toplanıp Rablerinin huzuruna getirilecekler.
Bu ayette açık bir şekilde yüce Allahın hiçbir şeyi eksik bırakmadığını yani her şeyi açıkladığını belirtiyor. Allah yolunda yürümek için hiçbir kulun açıklamasına ihtiyacımız yoktur. Bırakın normal bir insana danışmayı, yanımızda kutsal bir kitap varken, peygamberlere bile danışılmayacağını Allah Kur’an-ı Kerimde şöyle belirtmektedir:
Kur’an 5:43 İçinde Allah’ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında iken, nasıl oluyor da senin hakemliğine baş vuruyorlar? Daha sonra da verilen hükümden yüz çeviriyorlar. Bunlar inanan kişiler değillerdir.
Burada, “Allah’ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında iken nasıl oluyor da senin hakemliğine başvuruyorlar” hitabı PEYGAMBERE yapılmıştır. Tevrat varken, elçinin hakemliğine başvurmanın bile yanlış olduğu belirtilirken, Kur’an-ı Kerim ve Kutsal Kitaplar varken uydurulmuş binlerce hadislerden ve Kutsal Kitaplara zıt doktrinlere başvurmak ne derece doğrudur?
Kur’an 6:126 Bu (din), Rabbinin dosdoğru yoludur. Biz, öğüt alacak bir kavim için âyetleri ayrıntılı olarak açıkladık.
2Samuel 22:31 Tanrı’nın yolu kusursuzdur, RAB’bin sözü arıdır. O kendisine sığınan herkesin kalkanıdır.
Tanrı sözüne uyanlar bu ayetler gibi Kutsal Kitaplardaki birçok ayetten güç ve destek alırlar.
Kur’an 3:103 Hep birlikte Allah’ın ipine yapışın, fırkalara bölünüp parçalanmayın; Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Birbirinizin düşmanı idiniz, Allah kalplerinizi uzlaştırıp kaynaştırdı da O’nun nimeti sayesinde kardeşler haline geldiniz. Ateşten bir çukurun kenarında idiniz; sizi oradan kurtardı. Allah size ayetlerini bu şekilde açıklıyor ki, doğruya ve güzele yol bulasınız.
Kur’an 42:13 O: “Dini dosdoğru ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin” diye dinden Nuh’a vasiyet ettiğini ve sana vahyettiğimizi, İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya vasiyet ettiğimizi sizin için de teşri etti (bir şeriat kıldı). Senin kendilerini çağırdığın şey, müşriklere ağır geldi. Tanrı, dilediğini buna seçer ve içten kendisine yöneleni hidayete erdirir.
Bu ayetlere rağmen insanlar bugün dinlere / mezheplere bölünmüştür. Oysa Allah’ın bizden istediği Allah’ın ipine sımsıkı sarılmamız ve O’ndan başka rehberler edinmememizdir.
Kur’an 2:213 İnsanlar bir tek ümmet idi. Sonra Allah, müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberleri gönderdi. İnsanlar arasında, anlaşmazlığa düştükleri hususlarda hüküm vermeleri için, onlarla beraber hak yolu gösteren kitapları da gönderdi. Ancak kendilerine kitap verilenler, apaçık deliller geldikten sonra, aralarındaki kıskançlıktan ötürü dinde anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah iman edenlere, üzerinde ihtilafa düştükleri gerçeği izniyle gösterdi. Allah dilediğini doğru yola iletir.
Hadis ve sünnet adı altında kutsala fatura edilen uydurma dolu izahlarla dini teferruata boğma, bir tek İslam’a özgü değildir. Allah tüm insanlığa Peygamberler aracılığıyla kitaplar, sayfalar indirmiş ve kitaplarına uymalarını söylemiştir. Yahudiler detaylı ve her şeyi açıklayan Tevrat’ı aldılar. Kur’an-ı Kerimden okuyoruz:
Kur’an 5:44 İçinde hidâyet ve nûr olan Tevrat’ı biz indirdik. Kendilerini Hakka teslim eden nebîler, Yahudilerle ilgili meselelerde onunla hükmederlerdi. Âlimler ve mürşitler de Allah’ın kitabını koruma ile görevlendirilmeleri sebebiyle yine onunla hüküm verirlerdi. Hepsi de kitabın hak olduğunun şahitleri idiler. O halde ey hâkimler, insanlardan korkmayın, Benden korkun. Âyetlerimi az bir menfaat karşılığında satmayın. Kim Allah’ın indirdiği ahkâm ile hükmetmezse işte onlar tam kâfirdirler.
Kur’an 5:43 İçinde Allah’ın hükmünün bulunduğu Tevrat yanlarında iken, nasıl oluyor da senin hakemliğine başvuruyorlar.
Ancak Yahudiler Allah’ın sözleriyle yetinmediler. Mişna (Söz, Hadis) ve Gamara (Pratik, Sünnet) denilen dini kaynaklar ürettiler. Hıristiyan âleminde de durum pek farklı değildir. Kuran’ı Kerimden okuyoruz:
Kur’an 5:46 Onların ardından, önceki Tevrat’ı doğrulayıcı olarak Meryem oğlu İsa’yı gönderdik. Ona, içinde hidayet ve ışık bulunan, önceki Tevratı doğrulayan ve erdemliler için bir kılavuz ve öğüt olan İncil’i verdik.
Kur’an 5:47 İncil’e inananlar, Allah’ın onda indirdiği (hükümler) ile hükmetsinler. Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar fâsıklardır.
Hristiyanlar din adamlarını rabler edindi. Kitaplarında çok net olarak putlardan uzak durmaları gerektiği yazılmışken günümüzde kiliseler putlarla dolup taşmıştır. İncil’deki tek Tanrı öğretisini bir kenara atılıp putperestlerin Üçlü Birlik öğretisi benimsenmiştir. Günümüzde Hıristiyanların çoğu Allahın buyruklarını, kendi kitaplarında yazılan buyrukları hiçe sayarak İncili dışlamış putperestlikten aldıkları geleneklere bağlanmışlardır.
İslam âleminde kendini dinde otorite ilan eden bazıları “Bu Hıristiyan ve Musevilere olmuş, bize olmaz” diyerek sanıda bulunmaktadırlar. Acaba Kur’an-ı Kerimden bir delilleri var mı? Tabi ki yok. Zaten delil yerine sanı ile konuşmaya meraklı bu otoritelerin(!) delile ihtiyacı yoktur. Çünkü kendileri ve evvelki otoriteleri zaten delildir. Bu tipler kelle saymaya çok meraklıdır. Bunların çoğu “Bu kadar insan böyle diyor siz onlardan daha mı akıllısınız?” izahıyla geleneklere, kelle sayım sonucuna güvenirler.
Kur’an 6:116 Yeryüzünde bulunanların çoğuna uyacak olursan, seni Allah`ın yolundan saptırırlar. Onlar zandan başka bir şeye tâbi olmaz, yalandan başka söz de söylemezler.
Kur’an 24:34 Andolsun ki size açık delil ayetler, sizden önce gelip geçenlerden örnekler ve korunup, sakınanlar için de bir öğüt indirdik.
Kur’an 8:42 … Ta ki ölen açık delil üzerine ölsün, yaşayan da açık delil üzerine yaşasın.
Kur’an-ı Kerime göre insan açık delil üzere olmalıdır. Yani gelenek diye, böyle gördük, biz de böyle yapıyoruz diye uygulamalar, kelle sayımı ile gerçeği bulmalar Kur’an’ın İslam’ı ile bağdaşmaz. Kur’an’ı Kerime göre, Kur’an’ın kendisi açık delildir. Demek ki Kur’an-ı Kerimi dinin kaynağı yapanlar açık delile uymuş olurlar.
Dindar olarak geçinen milyonlarca Yahudi, Hıristiyan ve Müslüman bizi yaratan Allah’ın indirmiş olduğu Kitapları hiç merak etmezler, acaba beni yaratan o kitapta neler söylüyor diye açıp okumazlar ve başkalarına sormak ihtiyacını duyarlar. Konu ile ilgili Kutsal Kitaplarda ayet varmı yokmu diye soranlar, sanki Kutsal Kitapların herkesin okuyamayacağı özel bir dille yazılmış gibi, sadece belirli bir insan topluluğun anlayabileceği, anlaşılması güç bir kitap gibi görmektedirler. Aslında din adamlarının amacı da zaten budur, insanları dini konuda cahil bırakmak, dini izahlar konusunda insanların kendilerine muhtaç olmalarını sağlamak, böylece halk arasında itibar görmektir. Zamanla sadece itibar değil parasal çıkarlar da gözetilmeye başlanmıştır. Yobaz bir şekilde yetişmiş binlerce din adamı yıllardır Kutsal Kitapların ana dilde tercümesi konusunda karşı çıkmışlardır. Amaç bilinçli inananların ortaya çıkmasını engellemektir. Çünkü kendilerine gerek kalmayacaktır. Bugün din adamlarının herhangi bir görüşünün aksini iddia etsek “Sus sen, hoca efendiden iyi mi bileceksin” lafını duymamız muhtemeldir.
Çünkü insanların çoğu Arapça, İbranice, Latince ve Rumca bilmemektedirler ve din adamlarının herhangi bir konuda söyledikleri yanlış bir şeyin farkına bile varamamakta ve onları eleştirememektedirler. Herkes kendi dünya işleriyle meşgul olduğundan dini konular bu tip paragöz insanların eline düşmüştür. Elbette ki iyi niyetli din adamları da vardır onları bu gruptan ayırıyoruz. İnsanları kandırıp kendi himayesine alarak çeşitli tarikatlar kuran kendini büyük din adamı ilan edenler din adamı değildir. Gerçek dini anlatan din adamları parmakla gösterilecek kadar azdır.
Ne yazık ki İndirilen din değil Uydurulan din öğretiliyor Cami ve Kiliselerde. İnsan açık delil üzerinde olmalıdır. Yani gelenek diye, böyle gördük, biz de böyle yapıyoruz diye uygulamalar, kelle sayımı ile gerçeği bulmalar Kutsal Kitaplarla bağdaşmaz. Kutsal Kitaplarla bağdaşmayan yol Allah’ın yolu değildir.